Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 4 milyon kamu çalışanı ile 2,5 milyon emekliyi doğrudan ilgilendiren 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yapılan açıklamada, sürece yönelik eleştiriler ve kamu emekçilerinin talepleri detaylı şekilde sıralandı.
KESK tarafından yapılan yazılı açıklamada, toplu sözleşme görüşmelerinin kanunla belirlenen tarihten önce başlatılması eleştirilerek şu ifadeler kullanıldı:“4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi doğrudan ilgilendiren bir sürecin, toplu sözleşme sürecinin önemli bir aşamasındayız. Öncelikle ifade etmek isteriz ki yıllardır yaptığı her yasal düzenlemede, mevzuat değişikliğinde bizlerin taleplerini yok sayan, tüm bunları tek taraflı olarak belirleyen, “ben yaptım oldu” diyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bunun bizler açısından son örneğini işte bugün yaşıyoruz.
Mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri ve Toplu Sözleşme Kanunu “Toplu sözleşme görüşmelerine, ağustos ayının ilk iş günü başlanır” diyor.
Yasanın amir bu hükmüne rağmen toplu sözleşme görüşmelerine bugün, yani 4 gün önce başlayanlara buradan soruyoruz. Kendi yaptığınız yasa sizi bağlamıyor mu?
“Bakanımızın yurt dışı programı nedeni ile takvimi öne aldık” gibi sıradan bir gerekçe ile yasayı keyfi olarak çiğnemeye hakkınız var mı?
Değerli Dostlar;
Biliyoruz ki bu hukuk tanımaz, keyfi tutum birdenbire ortaya çıkmadı.
Mevcut iktidar işçilerden, emekçilerden, günden güne yoksullaştırılan milyonlardan adım adım kopmuştur. Geldiğimiz yerde bu iktidar için önemli olan tek şey sermayenin, patronların, yandaşların çıkarlarıdır.
Bu durum kaçınılmaz olarak sözleşme süreçlerine de yansımaktadır.
Ülkeyi yönetenler yıllardır: “Toplu sözleşmenin kapsamından ne zaman yapılacağına, konusundan masada kimlerin olacağına, verilecek maaş zamlarından ne kadar süreceğine kadar her şeye biz karar veririz. Toplu sözleşmede uzlaşmazlık mı oldu? Bizim çoğunlukta olduğumuz Hakem devreye girer. Bir şey değişmez, her şeye yine biz karar veririz.” diyorlar.
Bu tutumun yansıdığı sözde toplu sözleşmelerle geldiğimiz yer ortadadır.
Bugün geldiğimiz noktada; başta derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, angarya çalışma, vergi yükü, kamuya girme ve görevde yükselmede mülakat, torpil ve ayrımcılık gibi yüzlerce sorun ile karşı karşıyayız.
Gerçek Bir Toplu Sözleşme Düzeni Grev Hakkı Olmadan Düşünülemez!
Bunun için öncelikle;
Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, Grev hakkı ile tamamlanmış, kadın kamu emekçilerinin kendi talepleri ile masada temsil edildiği gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz.
Toplu sözleşme masasının Ağustos ayında değil, bütçe dönemine denk gelen Eylül, Ekim aylarında kurulmasını istiyoruz.
İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz!
Bunun için maaşlarımıza altışar aylık zam, enflasyon farkı, seyyanen zam veya kümülatif yalanlar değil, gayet net bir talepte bulunuyoruz.
Hiçbir kamu emekçisinin maaşı yoksulluk sınırı altında kalmasın, en düşük maaşı yoksulluk sınırının üzerine çıkarın diyoruz.
Eş yardımının 4 bin TL’ye, çocuk yardımının her çocuk için 5 bin TL’ye çıkarılmasını konut sahibi olmayan tüm kamu emekçilerine büyükşehirler için 13 bin 500 TL, diğer şehirlerde ise 11 bin TL Kira Desteği verilmesini istiyoruz. Talep ettiğimiz bu tutarların her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellenmesini istiyoruz.
Ulufe dağıtır gibi değil GERÇEK BİR REFAH PAYI istiyoruz.
Maaşlarımızdan kesilen Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesini,
Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez net maaşı tutarında ikramiye verilmesini istiyoruz.
Geçtiğimiz yılı “emekli yılı” ilan edenler attıkları her adımda milyonlarca emekliyi daha fazla sefalete sürüklemiştir. Bu nedenle emekçiler yaş haddine kadar çalışmak, hatta yaş haddi sınırının yükseltilmesini talep edecek noktaya gelmiştir.
Bunun için 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi kamu emeklileriyle, 2008 sonrası işe girerek 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan kamu çalışanları arasındaki emeklilik yaşı, maaş bağlanma oranı ve emekli aylıkları arasındaki uçurum derhal giderilmelidir.
Tam zamanlı yani 7/24 hizmet veren kreşler açılmasını bu kamu kreşleri açılıncaya kadar kamu emekçilerine 0-6 yaş arasındaki her çocuk için Temmuz 2025 itibariyle 7.500 TL tutarında kreş desteği verilmesini,
İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine Temmuz 2025 itibari ile aylık 7.000 TL yemek yardımı verilmesini,
Tüm kamu emekçilerine işe geliş gidişlerinde ücretsiz servis, servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı verilmesini,
Tüm kamu emekçilerine aylık 50 metreküp doğalgaz üzerinden yakacak desteği verilmesini,
Seçim öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, Unvan, kadro ya da hizmet sınıfı ayrımı yapılmaksızın, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesini istiyoruz.
Güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini,
İşe almada ve görevde yükselmede-unvan değişikliğinde mülakatın kaldırılmasını, kariyer ve liyakatin esas alınmasını,
Örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını, sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açılmasını, sendikal ayrımcılığa son verilmesini istiyoruz.
Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulmasını,
İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca feshedilmesinin iptal edilmesini, 190 sayılı ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını,
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını ve bakım emeğinin paylaşılmasını gündemine alan bir sosyal politika ve bütçeleme çerçevesi oluşturmasını istiyoruz.
Son olarak buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz.
Emek karşıtı bu düzende hangi sendikanın üyesi olursa olsun yıllardır kaybedenlerin yan yana gelmesi, omuz omuza vermesi gerekmektedir.
Grevli Gerçek Bir Toplu İş Sözleşmesi, İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret Güvenceli İstihdam, Güvenli Gelecek Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamı ve Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti İçin mücadelede birleşmekten geçiyor.
Biz KESK olarak bu mücadeleyi daha da büyütmek için, tarafları belli, tek ayaklı masaların değil emekçilerin gerçek taleplerini kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.”