Çelenk sunma törenine; Bolu Milletvekili İsmail Akgül, Belediye Başkan Yardımcısı Süleyman Can, Garnizon Komutan Vekili Tank Komando Kıdemli Albay Cavit Nartop, Emekli Astsubaylar Derneği üyeleri, Muharip Gaziler Derneği, Sivil Toplum Örgütleri ve vatandaşlar katıldı.

Türkiye Emekli Subaylar Derneğinin (TESUD) 41. Kuruluş yıldönümü nedeniyle Anıt Park’ta tören gerçekleştirildi. Türkiye Emekli Subaylar Derneği Bolu Şube Başkanı Ahmet Şerafettin Yamaner, tarafından Atatürk Anıtına çelenk sunulmasıyla başlayan tören, Saygı duruşunda bulunulması ve istiklal marşının okunmasıyla devam etti.

Günün anlam ve önemine ilişkin konuşma gerçekleştiren TESUD Bolu Şube Başkanı Ahmet Şerafettin Yamaner, dernek kuruluşunu ve amaçlarını anlatarak;

“BİZ EMEKLİ SUBAYLAR, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN SESİ VE KULAĞI DURUMUNDAYIZ”

Cumhuriyetin kazanımlarına, ulusal bütünlüğümüze ve egemenliğimize; laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine; Atatürk ilke ve devrimlerine, Atatürk’ün düşünce sistemine ve manevi şahsiyetine yapılacak her türlü saldırı ve ihlallere karşı kamuoyunu doğru yönlendirmek için yasal her türlü reaksiyonu göstermeyi millî bir görev addetmek ve bu kapsamda gerekli çalışmaları ve faaliyetleri en etkin şekilde yürütmektir. Vatan, ulus ve bayrak sevgisini yüceltmek; üyelerinin yasalardan doğan hak ve menfaatlerini gözetmek ve geliştirmek, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, zor durumda olanlara yardım etmek görevimizdir. Bolu’da biz emekli subaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sesi ve kulağı durumundayız.


“DÜŞMANLARIMIZIN BİRİNCİ TAARRUZ HEDEFİ ORDUDUR”

Gazi Mustafa Kemal Paşa, 31 Temmuz 1920 yılında Afyonkarahisar’da milletvekilleri ve kolordu dairesindeki subaylara hitaben şunları söylemiştir: “Millet, bağımsızlığının korunmasını ordudan; ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayın yüce olan vazifesi budur. Düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi ordudur. Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lâzımdır. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevali ve müşkülat kalmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizi dışarıdan yapılacak saldırılardan koruduğu gibi; deprem, yangın ve sel felaketlerinde de yanımızda görmek istediğimiz ilk cankurtaranımızdır. Ordunun olduğu yerde kuvvet vardır, güven vardır, huzur vardır   Yurdumuzun kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, en büyük komutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk yeri geldiğinde: “Para vardır, para yoktur; ister olsun, ister olmasın, ordu vardır.” diyerek, ordumuzun varlığıyla güçlü olduğumuzu anlatmak istemiştir.

Bolu’ya İkinci Kanal Yolu Geliyor ! Bolu’ya İkinci Kanal Yolu Geliyor !

“TÜRKİYE, EN ZAYIF SANILDIĞI BİR ZAMANDA KUVVETLİ OLDUĞUNU ORDUSU İLE KANITLAMIŞTIR”

diyen büyük komutanımız, 1922 yılında şu sözleri de söylemiştir: “Vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenleri yalnız askerlikçe yenmek yetmiyor. Memleketimiz hakkında istila emelleri besleyecek olanların her türlü ümitlerini kıracak şekilde siyaseten, idareten ve iktisaden kuvvetli olmak lâzımdır.”


“TÜRKİYE COĞRAFYASINA BAKTIĞIMIZDA ETRAFIMIZDA DOST ÜLKE GÖREMİYORUZ”

Subay, Harp Okulundan mezun olurken: “Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip, icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda edeceğime namusum üzerine ant içerim.”

diyerek yemin eder. Türkiye coğrafyasına baktığımızda etrafımızda dost ülke göremiyoruz. Emperyalist ülkelerin gözü bu bölgeye çevrilmiş durumda. 1 Nisan, Güney Kıbrıs’ta EOKA’nın kuruluş yıldönümüdür. Beş gün önce Güney Kıbrıs’ta kuruluş kutlamaları yapıldı. Bu hafta Güney Kıbrıs’ta yapılan Apoel–Apollon futbol müsabakasında, tribünlerde tüm seyirciler ellerinde Yunan bayraklarıyla, “Kıbrıs Yunandır, Kıbrıs Rumdur. Türkiye defol.” pankartları açtı ve Türkiye aleyhine tezahüratlar yapıldı.


“GÜÇLÜ OLURSAK BARIŞ KENDİLİĞİNDEN GELİR”

Yunan adalarına turist olarak gittiğinizde yemek masasının baş tarafında ENOSİS marka içecek çeşitlerini göreceksiniz. ENOSİS, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması demektir. Ege adalarında da durum malum; Kıbrıs elimizden çıktığı takdirde nefes alacak denizimiz kalmayacaktır. Onun için harbe her an hazır olmalıyız. Ben, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda askerlerimle Yunan alayına giren bir subay olarak, harbin bir felaket ve yıkım olduğunu yaşayarak gördüm. Türke karşı başkaldıran ülkeler her zaman bizim zayıf zamanımızı kollamışlardır. Güçlü olursak barış kendiliğinden gelir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Bir ordunun kudreti, zabıtan ve komuta heyetinin kıymetiyle ölçülür.” diyerek Türk Ordusunun ve komuta eden subayların önemini belirtmiştir. Askerî okulların önemi burada başlıyor.


“ASKERÎ OKULLAR, SUBAY ATÖLYESİDİR”

Çocuğun iliklerine kadar vatan sevgisini, yurt sevgisini, bayrak sevgisini, sancak sevgisini, şehitliği, gaziliği, itaati, disiplini ve bu ülkenin yokluklar içinde nasıl var olduğunu öğreneceği tek yerdir. Dünya ülkelerini incelediğimizde; ekonomik bakımdan güçlü ülkelerde olduğu gibi, en fakir ülkelerde bile askerî liseler vardır. En yakınımızda, 10 milyon nüfusu olan Yunanistan’da da askerî liseler mevcuttur. Güney Kıbrıs Rum kesiminin subay ve astsubayları, Yunanistan’daki liselerden gelmektedir. Kara kuvvetleri için Kara Lisesi, Hava kuvvetleri için Hava Lisesi, Deniz kuvvetleri için Deniz Liselerinin açılması, nitelikli subayın kaynağıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi dehaların askerî okullardan çıktığını görmekteyiz. Askerî okullar, subay atölyesidir.

Kuleli Askerî Lisesi’ni ziyaret ettiğimizde, sınıflarımızın kapı girişinde sarı pirinç levhalar üzerinde,

“Bu sınıftan mezun olan en büyük komutanlarımız” tabelasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayıp tarihe mal olan bütün büyük komutanlarımızı her sınıfta görebiliyoruz. Türk ordusu kahraman deniyorsa; kahramanlık tohumları askerî okullarda atılmıştır.


“BEN SİZE ÇEKİLMEYİ DEĞİL, ÖLMEYİ EMREDİYORUM”

Çanakkale Savaşı’nda Conkbayırı bölgesinde düşmanla savaşırken, askerin cephanesi bitmek üzereyken; üstün düşman kuvveti karşısında daha iyi bir arazide savaşmak için geri çekilmekte olan askere: “Ben size çekilmeyi değil, ölmeyi emrediyorum. Cephaneniz yoksa süngünüz var.”

diyerek o tarihî emirle Anafartalar’da düşman geri çekilmek zorunda kalmıştır. İşte bu emri ancak askerî okullarda okuyup yetişen nitelikli subaylar verebilir ve geleceğin kaderini tayin eder.

“BU KONULARI MECLİS’TE DİLE GETİRECEKLERİNE İNANIYORUM”

Kuleli Askerî Lisesi ve Kara Harp Okulu’nda eğitimini tamamlamış, Kıbrıs Barış Harekâtı Gazisi bir subay olarak en büyük beklentim, askerî liselerin bir an evvel açılmasıdır. Şu anda törenimize siyaset ile ilgilenen vatansever hemşehrilerimiz ile beraber milletvekillerimiz de bulunmaktadır. Bu konuları ilgili kurum ve kuruluşlara, hatta Meclis’te dile getireceklerine inanıyorum.

“ORDU İÇİNDE DE ASKERÎ DOKTORLARIN OLMASI MUHAKKAKTIR”

Askerî okulların öneminden bahsettiğim gibi; Askerî Doktorlar ve Askerî Hastaneler’in öneminden de bahsetmek istiyorum. Harpin ne zaman olacağı belli olmaz. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Harp, zarurî olmadıkça bir cinayettir. Hakiki düşüncem şudur ki; milleti harbe soktuğumda vicdan azabı çekmemeliyim.” diyerek harbin bir felaket olduğunu dile getirmiştir. Bütün ülkelerin askerî hastaneleri ve askerî doktorları vardır. Ordu içinde de askerî doktorların olması muhakkaktır. Savaş cerrahisi, ayrı bir ihtisas alanı olup normal doktorların eğitim konusu kapsamında yer almaz.

Savaş tecrübesi olan bir hemşehriniz olarak beyan etmek isterim ki; savaş meydanında yaralanmış bir askerin ilk yardımı, üst kademeye sevki, tahliyesi dahil acilen yerinde yapılması gereken cerrahî müdahale için gerekli doktor, yardımcı personel ve cerrahî ekipman birliklerimizin yanında olmalıdır. Tahliye sürecinde can kayıplarını önlemek için bu konu çok önemlidir. Bir ordunun savaşta başarı kazanması ve moral bulması, ancak arkasındaki sağlık desteği ile olur. Moral, savaşma gücünü artırır. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, ordularında askerî tabipler vardır. Askerî doktorun görevini sivil doktorun yapabileceğini düşünmek son derece yanlıştır. Cephede yaralanan askerin triage denilen sınıflandırılması çok önemlidir. Yaralanan askerler için dakikalar bile hayatidir. Komando birliklerinde, hava indirme birliklerinde askerle beraber doktor da paraşütle atlayacaktır.

“YAŞADIĞIMIZ ŞU GÜNLER, BİRLİK VE BERABERLİĞE EN ÇOK İHTİYACIMIZ OLAN GÜNLERDİR”

Sivil hekimlerle bu hizmetlerin sağlıklı yürümeyeceği aşikârdır. Sarıkamış Muharebeleri’nde ve 1. Dünya Savaşı’nda askerî doktorların yeterli olmayışı ve lojistik desteğin sağlanamaması nedeniyle muharebelerden daha fazla zayiat verilmiştir. Yaşadığımız şu günler, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan günlerdir. Özellikle devlet adamları ve politika ile ilgilenen kardeşlerimiz, hangi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, birlik ve bütünlüğümüzün bozulmaması için birbirlerine karşı daha saygılı ve seviyeli konuşmalıdır. Dinimiz, dilimiz, kültürümüz, vatanımız birken; siyasi görüş farklılıkları dolayısıyla insanlarımızın kutuplaşması son derece tehlikelidir.

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında Rum, İngiliz ve Rus gizli servislerinden kurtulup ülkenin kurtuluş temellerini atacağı yeri bulmak için çalışırken, Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi şu telgrafı gönderir: “Amasya halkı, müdafaa-i vatan, muhafaza-i din ve devlet yolunda mücadele edenleri bağrına basmakla müftehir olacaktır.” diyerek bütün din adamlarını ve halkı göreve çağırmıştır.

“BİZ BU KARDEŞLERİMİZLE ÇANAKKALE’DE DESTAN YAZDIK”

Siyasilerimiz ve din adamlarımızın, ülkenin geleceği ile birlik ve bütünlüğünün sağlanmasında büyük görevleri vardır. Parçalanmamız kimin işine yarar? Tabii ki Türkiye’yi parçalamak, işgal etmek isteyen emperyalist güçlerin işine yarar. Türkiye’nin coğrafi yapısından dolayı Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkes’i, Abaza’sı, Gürcü’sü, Alevî’si, Sünnî’si bizim için aynıdır. Herkes kanun önünde eşittir. Kimseye farklı muamele edilmez. Biz bu kardeşlerimizle Çanakkale’de destan yazdık, Kurtuluş Savaşı’nda yurdumuzu düşmanlardan kurtardık, Yavru Vatan Kıbrıs’ta soydaşlarımızı Yunan ve Rum zulmünden kurtardık. Siyasilerimiz, yazılı ve görsel basınımız; millî menfaatlerimizi şahsî menfaatlerinden önde tutmalı, sağduyulu ve duyarlı davranmalıdır. Burada şunu da önemle belirtmek isterim ki liselerdeki Millî Güvenlik dersi tekrar verilmeli, müfredat programlarına konulmalıdır.

“ŞANLIURFA’DAN BOLU’YA KADAR KOŞARAK GELMEYE ÇALIŞIRIM”

Bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum: Muharip Gaziler Dernek Başkanları Toplantısı Bolu’da yapıldı. Üç tane kalpaklı, üniformalı, madalyalı gazi arkadaşım karşıma gelerek asker selamı verdiler. “Komutanım, biz sizin askerlerinizdik.” dediler. Biri Bursa, biri Trabzon, biri de Şanlıurfa Muharip Gaziler Dernek Başkanı olduklarını söylediler. Kendilerini sırayla tanıtmalarını istedim. Şanlıurfa Muharip Gaziler Dernek Başkanı Hasan Arslan: “Komutanım, ben Şanlıurfalıyım. Anam Kürt, babam Kürt. Ben Kürt çocuğuyum ama Türk vatandaşıyım.” diyerek ceketinin sol cebinin içine diktirdiği Türk bayrağını gösterdi. “Şanlıurfa’da üç tane büyük Türk bayrağı var. Biri Valilikte, biri Belediye’de, üçüncü büyük Türk bayrağı da benim Muharip Gaziler Derneği’nde astığım bayraktır. Sizin emrinizde tekrar Yunana karşı savaşırım. Siz emredin, Şanlıurfa’dan Bolu’ya kadar koşarak gelmeye çalışırım. Beni PKK ile, bölücülerle karıştırmasınlar.” dediğinde çok duygulandım.

“BİRLİK VE BERABERLİK İŞTE BUDUR”

Valilik onayı ile Bolu’daki liselerde verdiğim konferanslarda birlik ve beraberlik konusunu işlerken, Gazi kardeşim Hasan Arslan’ın bu konuşmalarını ses düzeninden okul müdürüne, öğretmenlere ve öğrencilere dinlettim. Dinleyenlerin alkış seslerini de kendisine duyurdum. İşte Türk vatandaşı olmanın gururunu yaşayan Kürt çocuğu! Birlik ve beraberlik işte budur.

Türk Silahlı Kuvvetleri daha nice şehitler verse de yüce Türk milletinin birlik ve beraberliğini ve vatanın bütünlüğünü korumada azim ve kararlıdır. İşte karşımda iki üstün hizmet madalyalı kahraman 2. Komando Tugayı Komutan Yardımcımız. Tugayımızın Suriye’de ve Kuzey Irak’ta teröristlerin peşinde olduğunu biliyoruz. Yanında İl Jandarma Komutanımız ve askerleri. Yurt içi ve yurt dışı görevlere hazır durumdalar. “Emekli subaylarımızın yanındayız, söylediklerinizin doğru olduğuna inanıyoruz.” der gibi günümüzü kutlamak için aramızdalar. Sizlere dua ediyoruz. Allah yardımcınız olsun. Görevlerinizde başarılar diliyoruz.

Bu güzel yurdu bizlere emanet eden, başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve en büyük komutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anarken; yaşayan gazilerimize de sağlıklı, mutlu günler geçirmelerini dilerim” ifadelerine yer verdi.

Tören Atatürk anıtı önünde hatıra fotoğrafı çekilmesi ile sona erdi.

Kaynak: İHA