Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Bolu Şubesi, 2024-2025 eğitim öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. Dernek adına konuşmayı yapan Zehra Kulalı Gezici, açıklamanın başlangıcında, eğitim sisteminin ideolojik ve sınıfsal tercihlerle yönlendirildiğini, kamu kaynaklarının özel okullara aktarıldığını ifade etti. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“KAMUSAL EĞİTİM GERİ ÇEKİLİRKEN, ÇOCUKLARIN GELECEĞİ SERMAYEYE TERK EDİLİYOR”
“2024- 2025 Eğitim Öğretim yılını yine tartışmalarla, algı yönetimleri, iktidarın ideolojik ve sınıfsal tercihlerini hayata geçirdiği ancak çocuk işçilerin hayattan kopartıldığı, başta yaşam hakkı olmak üzere hak ihlalleriyle birlikte bir dönemi geride bıraktık. Rant ve kar hırsıyla, kamusal denetimin ortadan kaldırıldığı, kaza denilen ama bizlerin cinayet olarak nitelendirdiği felaketlerle, başta Kartalkaya faciası olmak üzere yitirdiğimiz tüm çocuklarımızın, çocuk ömürlerini ve anılarını sevgiyle, saygıyla anarak tüm sevdiklerine sabır dileklerimizle başlamak istiyoruz.
AKP iktidarı, 2002 yılından bu yana eğitimde hiç değişmeyen üç temel hat izledi: Dinselleştirme, piyasalaştırma ve işçileştirme. Bu adımlar bu eğitim öğretim yılında da hız kesmeden devam etti. Eğitime ayrılan bütçede bu politikalar doğrultusunda niteliksizleştirildi. Hepimize ait olan kamu kaynaklarının devlet okulları yerine özel okullara aktarılması, ortak geleceğimize ve en önemli birlik zemini oluşturacak olan kamusal eğitim alanına zarar vermektedir. Her yıl bütçede görüşmelerinde iktidar ve MEB tarafından, bütçede aslan payı eğitimin açıklamalarının bir aldatmaca olduğunu, iktidarın sorunları değil algıyı yönetme çabası olarak değerlendiriyoruz. 2016 yılında yüzde 13,3 olan MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki payı, her yıl düşerek 2024 yılında yüzde 9.9’a geriledi. Eğitim sadece bireysel fayda sağlamaz, toplumsal faydamız ve ortak geleceğimiz için en önemli kazanç ve yatırımdır.
Yoksulluktan, umutsuzluktan ve yaratılan geleceksizlikten, kitlesel okul terklerinin yaşandığı, son 3 yılda bir buçuk milyonun üzerine (1 Milyon 578 bin) çıktığı bir dönemde iktidar bunu sorun olarak görmediği gibi daha da derinleştirecek kararlara imza atmıştır. Ekonomik kriz, yoksulluk arttıkça kamuda, özellikle eğitim alanında durmaksızın tasarruf tedbiri kararları açıklandı. Tasarruf diyerek açıkladıkları kararlardan biri de 1 Ağustos’ta yönetmelik değişikliği ile taşımalı eğitime getirilen sınırlama oldu.”
“KÖYDEKİ ÇOCUĞUN OKUL HAKKI TAŞIMALI EĞİTİMLE GASP EDİLİYOR”
Taşımalı eğitimin sınırlandırılması, eğitimde yaşanan personel ve hijyen sorunları, kamu dışı yapıların etkisiyle eğitimde yaşanan dönüşümler ve çocuk işçiliği konusunda yapılan eleştiriler dikkat çekti. Veli-Der, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) sorumluluklarını yerine getirmediğini ifade ederek şunları kaydetti: “Taşımalı eğitim; taşıma yoluyla ilkokul, ortaokul, lise, özel eğitim gereksinimi olan öğrenciler ve onlara refakat edecek velileri, yaygın eğitim kursiyerlerini kapsıyor. Genelge ve yönetmelik değişikliği ile aslında okul, eğitim hakkı da ortadan kaldırılıyor. Bu genelge ile genelde köy çocukları, özelde kız çocuklarının eğitim hakkını elinden alan bir karara daha imza atılmış oldu. Sizlerin de takip ettiği gibi İlimizde demokratik kamuoyu ve velilerimiz bu karara itiraz eden eylemlilikler düzenledi. Biz bakanlık ve eğitim yöneticilerinden, bu genelgenin sonuçlarından kaynaklı kaç çocuğumuzun okullarını terk ettiği bilgisini talep ediyoruz.
Yine okulların açılmasıyla birlikte okullarda yardımcı personelin olmayışı, kadrolu güvenceli çalışmanın yok edildiği, esnek ve güvencesiz emek sömürüsü rejiminin, nitelikli kamusal hizmet alımına da engel olduğunu biliyoruz. Okulların hijyen sorunu öğrenci ve eğitim emekçilerinin sağlığını tehdit eder hale gelmiş, sorunun çözümü ayları almıştır. Yük okul aile birliklerine binmiştir.
İktidar, okula ulaşım ve okulların en temel sorunlarını dahi çözülmezken, kendi ideolojik gündemini sermaye ve tarikat cemaatlerin taleplerini tek tek hayata geçiren adımlarını atmaya devam etti.
Çocuklarımız ideolojik ve ekonomik çıkarlar uğruna sistematik olarak sömürülmektedir. İktidar, sermayenin talepleri doğrultusunda çocuk emeğini ucuz iş gücü olarak kullanmanın dozunu giderek artırmaktadır. TÜİK verilerine göre kayıtlı toplam çocuk işçi sayısı 2023 yılında 759 bin iken 2024 yılında 869 bine yükselmiştir. Bu sayıya MEB eliyle MESEM adı altında işçileştirilen çocuklar ve kayıt dışı çalıştırılan çocuklar dahil edildiğinde sayı 2 milyonu aşmaktadır. SGK kayıtlarına göre 2023 yılında 18 yaşın altında 45 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bildirimlerine göre son 12 yılda en az 764 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. MEB bu sayılarla yetinmemiş olacak ki, işverenlerin ara elaman temininde zorluk çektikleri iddialarına karşılık zorunlu eğitimin süresini tartışmaya açmakta, daha fazla çocuğun işgücü haline gelmesinin yollarını aramaktadır. Okulda olması gereken çocukları işverenlere teslim eden MEB, adeta “çocuk işçi bulma kurumu” gibi çalışmaktadır.”
“EĞİTİM HAKKI TİCARİLEŞTİRİLEMEZ”
“Eğitimde tüm çocukların temel hakkıdır ve kamucu politikalarla şekillendirilmelidir. ÇEDES Başta Olmak Üzere Diyanet ve Tarikatlarla Yapılan Tüm Protokol ve İş Birlikleri, Projeler Sonlandırılmalıdır! STK Adıyla Tarikat Yapılarına Aktarılan Kaynaklar, Destekler Geri Alınmalı Kamusal Eğitim İçin Kullanılmalı, Özel Öğretim Kurumları ve Tarikat Okulları, Yurtları Kamulaştırılmalıdır!
Eğitim 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi yalnızca kamu emekçileri, eğitim emekçileri eliyle gerçekleştirilebilir. Eğitimci niteliği taşımayan kişilerin okullarda, yurtlarda, STK adı altındaki tarikat yapılarının yerlerinde, 4-6 yaş Kuran kurslarında faaliyet yürütmesi eğitim hakkı, çocuk hakkı ihlalidir.
Zorunlu Parasız Eğitim Süresine Dokunma, Okul Öncesi de Zorunlu ve Parasız Olmalıdır!
Eğitim çocuklarımızın gelecek yaşantısını değiştirmek için tek umut en temel çocuk ve yurttaşlık hakkıdır. Eğitimin kamusal, parasız, kapsayıcı, eşit olması hem çocuklarımız hem ortak geleceğimiz açısından vazgeçilmez iken, iktidar eğitim süresini tartışmaya açılmaktadır. Eğitim süresini çocuğun üstün yararı, talepleri, gelişimi ve bilimin referanslarıyla değil sermayenin ucuz iş talebi, çocuk evliliklerini meşrulaştırmak isteyen tarikatların zaviyesinden tartışmaya açıyorlar. Bu talep zorunlu eğitim süresiyle de kalmıyor aynı zamanda karma eğitimi de hedefe koyuyorlar.
Karma eğitim bir tercih değil bir haktır. Tercih adıyla bir hak tartışmaya açılamaz, kaldırılamaz. Karma eğitim hakkı pedagojik ve bilimsel bir gerçektir. Yalnızca 2013-2018 arası TÜİK verilerinde her 5 kadından birinin çocuk yaşta evlendirildiği verilerde yer almaktadır. Çocuk yaşta evliliklerin bu denli arttığı bir dönemde eğitim süresinin azaltılması, karma eğitimin kaldırılması çocuk yaşta evlilikleri daha da artıracaktır.
Karma eğitim hakkının kaldırılması açıklamalarına, karma eğitimin kaldırılma uygulamalarına son verilmelidir. Tüm eğitim kademeleri ve okul türlerinde karma eğitim bir an önce hayata geçirilmelidir.”
“KAMUSAL, PARASIZ VE KARMA EĞİTİM HAKKI TARTIŞMAYA AÇILAMAZ”
Eğitim politikalarına yönelik yürütülen tartışmalarda, özellikle kamusal eğitim, zorunlu eğitim süresi ve karma eğitim uygulamaları konusunda alınan kararların, çocuk hakları ve anayasal güvenceler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulayan Gezici, “Eğitimde tüm çocukların temel hakkıdır ve kamucu politikalarla şekillendirilmelidir. ÇEDES Başta Olmak Üzere Diyanet ve Tarikatlarla Yapılan Tüm Protokol ve İş Birlikleri, Projeler Sonlandırılmalıdır! STK Adıyla Tarikat Yapılarına Aktarılan Kaynaklar, Destekler Geri Alınmalı Kamusal Eğitim İçin Kullanılmalı, Özel Öğretim Kurumları ve Tarikat Okulları, Yurtları Kamulaştırılmalıdır!
Eğitim 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi yalnızca kamu emekçileri, eğitim emekçileri eliyle gerçekleştirilebilir. Eğitimci niteliği taşımayan kişilerin okullarda, yurtlarda, STK adı altındaki tarikat yapılarının yerlerinde, 4-6 yaş Kuran kurslarında faaliyet yürütmesi eğitim hakkı, çocuk hakkı ihlalidir.
Zorunlu Parasız Eğitim Süresine Dokunma, Okul Öncesi de Zorunlu ve Parasız Olmalıdır!
Eğitim çocuklarımızın gelecek yaşantısını değiştirmek için tek umut en temel çocuk ve yurttaşlık hakkıdır. Eğitimin kamusal, parasız, kapsayıcı, eşit olması hem çocuklarımız hem ortak geleceğimiz açısından vazgeçilmez iken, iktidar eğitim süresini tartışmaya açılmaktadır. Eğitim süresini çocuğun üstün yararı, talepleri, gelişimi ve bilimin referanslarıyla değil sermayenin ucuz iş talebi, çocuk evliliklerini meşrulaştırmak isteyen tarikatların zaviyesinden tartışmaya açıyorlar. Bu talep zorunlu eğitim süresiyle de kalmıyor aynı zamanda karma eğitimi de hedefe koyuyorlar.
Karma eğitim bir tercih değil bir haktır. Tercih adıyla bir hak tartışmaya açılamaz, kaldırılamaz. Karma eğitim hakkı pedagojik ve bilimsel bir gerçektir. Yalnızca 2013-2018 arası TÜİK verilerinde her 5 kadından birinin çocuk yaşta evlendirildiği verilerde yer almaktadır. Çocuk yaşta evliliklerin bu denli arttığı bir dönemde eğitim süresinin azaltılması, karma eğitimin kaldırılması çocuk yaşta evlilikleri daha da artıracaktır.
Karma eğitim hakkının kaldırılması açıklamalarına, karma eğitimin kaldırılma uygulamalarına son verilmelidir. Tüm eğitim kademeleri ve okul türlerinde karma eğitim bir an önce hayata geçirilmelidir.” şeklinde konuştu.
“LAİK, BİLİMSEL, PARASIZ VE KAMUSAL EĞİTİM HAKKI İÇİN BİRLEŞELİM”
Kamusal eğitim hakkının korunması ve eşit, laik, bilimsel bir sistemin inşası için mücadele çağrısı yapıldı:“5- 8 Nisan tarihinde proje okullarına yapılan öğretmen atamalarının ve yönetici görevlendirmelerinin sonuçları açıklandığında tarihin en kapsamlı “öğretmen kıyımının” yapıldığı da anlaşıldı. Bu uygulamanın ortaya çıktığı 2016 yılında nasıl ki “kamusal eğitim hakkımızdan sorumlu bir bakanlık okulları niteliksiz olarak adlandırılamaz, projeniz değiliz” diyerek itirazımızı yükselttiysek bugün de bu haksız hukuksuz uygulamaya karşı çocuklarımız ve biz veliler günlerce okul önlerinde, bahçelerinde ve alanlarda eylem yaptık. Okullar kamu kurumlarıdır, kimsenin özel işletmesi değildir. Bu nedenle de, proje okul uygulamasına ve buralarda yaşanan öğretmen kıyımına karşı durmak geleceğimizi ve kamuyu savunmak demektir.
Yarışa, rekabete, elemeye dayalı eğitim sistemi, tüm eşitsizlikleri meşrulaştıran merkezi sınav sistemi uygulamalarına son verilmelidir! Sınav Ücretleri Kaldırılmalıdır! Her öğrencinin ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda desteklendiği, okul türleri uygulamasına son verildiği, eşit, kapsayıcı, parasız, laik, bilimsel eğitime erişebildiği, toplumsal faydanın esas alındığı bir eğitim sistemi tüm çocukların, gençlerin en temel hakkıdır.
Özellikle liseye geçiş sınavları, okullaşma politikaları ve okul türleri arasında yapılan eşitsizlikler akademik eğitim almak isteyen öğrenci ve velilerimiz için ciddi bir kaygı ve travmaya sebep olmakta, açıkta kalmak ve istemediği okul türüne zorlanmakla ilgili binlerce veli ve öğrenci mağduriyet yaşamaktadır. Öğrenci ve veli taleplerine rağmen yürütülen bu okullaşma politikalarına son verilmesini, öğrencilerimizin istediği okul türünde, nitelikli eğitim görmesi sağlanmalıdır.
Artan ekonomik kriz, yoksulluğun derinleşmesi ve kamusal sosyal politikalardaki yetersizlikler sonucunda bu yıl da yüz binlerce çocuk okula kahvaltı yapmadan, öğle yemeği olmadan gitti. 15 yaş altındaki her iki çocuktan biri yoksulluk riski altında yaşıyor. Bu durum yalnızca bir sağlık sorunu değil; çocukların eğitim hakkının, beslenme hakkının, insanca yaşama hakkının sistematik olarak ihlal edilmesidir.
2025-2026 eğitim yılı başlamadan önce, her okulda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği uygulaması başlatılmalıdır
Hepimize ait olan kamu bütçesi çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için kullanılmalıdır.
Laik, bilimsel, kamusal ve karma eğitim mücadelesi çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine sahip çıkma mücadelesidir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tüm çocuklarımızın laik, bilimsel eğitim hakkından sorumludur. MEB’i sorumluluğunun gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Öğrenci Veli Derneği olarak; Tüm velilere çağrımız yalnız değilsiniz. Çocuklarınızın laik, bilimsel parasız, kamusal eğitim hakkı için birleşelim. Daha umutlu bir gelecek için mücadeleye davet ediyoruz.”
“7 TEMMUZ’DA ADALET İÇİN SOSYAL BİLİMLER LİSESİ ÖNÜNDEYİZ”
Açıklamada aynı zamanda Grand Kartal Otel yangınına ilişkin açılacak davaya da dikkat çekildi: “Ayrıca 7 Temmuz’da başlayacak olan Grand KARTAL Katliam davasında, başta çocuklarımız ve kaybettiğimiz yurttaşlarımız için adalet talebiyle saat 9.00’da davanın görüleceği Sosyal Bilimler Lisesi önünde olacağımızı ve Bolu Kamuoyunu da adalet talebi için orada olmaya davet ediyoruz.”