Bir bahçe düşünün... Yemyeşil çimenlerin arasından rengârenk çiçeklerin çıktığı, çeşit çeşit meyve ağaçlarının boy gösterdiği, bu ağaçların dallarında türlü kuşların cıvıldadığı bir bahçe... Gözünüzün önüne geldi mi?

Şimdi bazı arkadaşlar, "Ah, keşke o bahçede olsak!" diyordur ve benim yazıya neden böyle başladığımı merak ediyordur.

Açıklayacağım, ama önce size bir soru sormak istiyorum. Bu bahçe size neden bu kadar çekici geldi? Bir düşünün... Eğer her şey aynı renk ve aynı biçimde olsaydı, kuşlar bile aynı melodide ötseydi, yine "Ah, keşke o bahçede olsak!" der miydiniz? Bence demezsiniz. Çünkü bu bahçeyi güzel ve özel yapan şey, farklılıklardır. Zaten doğal yaşamı incelediğinizde hiçbir şeyin birebir aynı olmadığını görürsünüz.

Doğada bile çeşitlilik ve farklılık bu kadar değerliyken biz insanlar neden tek tip olmaya çalışıyoruz? Neden farklılıklarımızın değerini ve önemini bilmiyoruz? Neden mi bunları söylüyorum? Biraz önce televizyon haberlerinde ve ulusal yayın yapan haber sitelerinde karşılaştığım bir haber beni bunları düşünmeye itti. Şimdi izin verirseniz haberi özetleyerek paylaşmak istiyorum.

“Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda (YKS), disleksi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi nöroçeşitli bireylere sağlanan ek süre, okutman ve kodlayıcı desteğinin kaldırılması kararı alındı. Bu karar, eğitimde fırsat eşitliğini zedeleyerek nöroçeşitli bireylerin üniversiteye giriş imkanlarını sınırlandırıyor ve sosyal izolasyon riskini artırıyor. Ayrıca, birçok yasal düzenleme ve uluslararası sözleşmeye aykırı olduğu belirtiliyor. Eğitimde ayrımcılığın önlenmesi ve kapsayıcı bir sistem için bu kararın geri alınması gerektiği vurgulanıyor.”

Haberde bahsedilen "nöroçeşitlilik" kavramı bazılarına yabancı gelebilir, bu yüzden biraz daha açmak istiyorum.

Nöroçeşitlilik, insanların beyninin farklı şekillerde çalıştığını kabul eden bir kavramdır. Öğrenme, düşünme ve bilgi işleme gibi alanlardaki bireysel farklılıkları ifade eder. Örneğin, disleksi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu otizm spektrum bozukluğu ve benzeri durumlar nöroçeşitliliğin bir parçasıdır.

Nöroçeşitlilik, bu farklılıkların bir eksiklik değil, insan çeşitliliğinin doğal bir parçası olduğunu vurgular. Tıpkı herkesin fiziksel özelliklerinin farklı olması gibi, düşünce ve öğrenme şekilleri de farklıdır. Bu anlayış, bireylere destek sağlayarak, onların potansiyellerini en iyi şekilde ortaya koymalarını hedefler.

Haberin özetini ve nöroçeşitlilik kavramını okudunuz. Şimdi, okuduğunu anlama güçlüğü çeken, disleksi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ya da otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda ek süre, okutman ve kodlayıcı gibi destekler, bu bireylerin potansiyellerini ortaya koyabilmeleri için bir ayrıcalık değil, bir gereklilik. Eğer herkesin aynı şartlarda yarıştığı söyleniyorsa, o zaman herkesin ihtiyacına uygun destek alarak yarışması gerekir. Aksi halde, bazı öğrencilere "Koş ama ayakların bağlı" demek gibi bir şey olur ki bu da eşitlik değil, adaletsizliktir.

Bakın sevgili yetkililer, sizlerin görevi, bireylerin önündeki engelleri kaldırarak herkese eşit fırsatlar sunmaktır. Yani işiniz engel koymak değil! Bir süredir gerçekten böyle haberleri gördükçe anlamakta güçlük çekiyorum. Bu uygulamaları kaldırmakla ne kazanacağız? Şimdi böyle sorunca "Tasarruf tedbirleri" diyebilirsiniz, ancak eğitimden ve insan haklarından tasarruf olmaz!

Biz eğitim sisteminin içeriğini zenginleştirmeye çalışacağımıza, insanları tek tip kabul ederek böyle işlerle uğraşıyoruz. Şunu anlamamız gerekiyor: Başta verdiğim bahçe örneğinde olduğu gibi, farklılıklarımız aslında bizim zenginliğimiz ve güzelliğimizdir. İşte bu gerçeğin farkında olup, tek tip insan yetiştirme anlayışını bir kenara bırakmalıyız. İnsanları ayırmadan, eğitim sisteminin içeriğini zenginleştirmeye odaklanmalıyız.

Eğer bunu başarabilirsek, gelecekte daha mutlu insanların olduğu, daha özgür ve daha engelsiz bir ülkede yaşayabiliriz...