Bazı arkadaşlarım bana, "Senin bakış açın ve vizyonun çok geniş, bu yüzden bazen geleceği bile görebiliyorsun," derler. Baktığımda da, yıllar önce bu satırlarda dile getirdiğim ve önerdiğim şeylerin Bolu’da olmasa da başka yerlerde gerçekleştiğini görebiliyorum. Bu yüzden bazen kendimi Seksenler dizisindeki "46’lık" lakaplı Basri karakteri gibi hissediyorum. Bir tek “Gün gelecek” repliğim eksik.

Evet, böyle anlatınca diziyi bilenlerde hafif bir gülümseme oldu farkındayım ama olaylara ve yazılara geniş açıdan bakabilmek, geleceğe dair projeler sunabilmek, “Gün gelecek bunlar olacak” diyebilmek sanırım büyük bir beceri. Ve bende de o beceriden birazcık var sanırım. En azından biraz önce rastladığım bir haber bana böyle hissettirdi. İzninizle haberi özetle paylaşmak istiyorum:

“Konak Engelsiz Yaşam Köyü”: Konak Belediyesi'nin sosyal belediyecilik anlayışı ile hayata geçirdiği ve Zihinsel Engelli Bireyleri Yetiştirme ve Koruma Vakfı ile birlikte yürütülen proje, engelli bireyler ve aileleri için güvenli bir yaşam alanı sunuyor. Her yaştan engelli birey, ücretsiz özel eğitim, fizik tedavi ve rehabilitasyon gibi kapsamlı hizmetlerden faydalanıyor. Ayrıca hobi ve sanat atölyeleri, sosyal etkinlikler ve anne dayanışma grupları düzenleniyor.

Başarı Hikayeleri:

53 yaşında ilk defa destek bulan bir bireyden, otizmli bir çocuğun eğitim ve sosyalleşme başarısına kadar pek çok mutluluk öyküsü, merkezin önemini vurguluyor.

Anne görüşleri ise merkezin ailelere kattığı güven ve rahatlığı açıkça ortaya koyuyor.

Otizmli bireylerin farkındalığının artırılması ve hayata daha aktif katılım sağlaması hedefleniyor.”

Bakın, İzmir’in Konak ilçesinde ne güzel şeyler yapılmış. Yazı arşivimizi incelerseniz, seneler önce bu projeyi kaba taslak bir şekilde bu satırlarda Bolu için önerdiğimi görebilirsiniz. Gerek ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, gerekse toplumun engellenenlere genel bakışı nedeniyle Bolu’daki yetkililerin göz önüne almadığı bu projeyi İzmir Konak Belediyesi gerçekleştirmiş ve ne güzel bir yer olmuş, görüyor musunuz?

Biz Bolu’da ve Türkiye genelinde engellenen bireyler için sadece bakım ve rehabilitasyon hizmetleri veren yerler tasarlıyoruz ve yapıyoruz. Bu insanların sadece bakım ve rehabilitasyona ihtiyaçları yok ki! Sosyalleşmeye ve eğitime de ihtiyaçları var. Ancak bu ihtiyaçları, maalesef toplum olarak baktığımız yerden göremiyoruz.

Halbuki biraz bakış açımızı değiştirsek, engellenen bireylerin aslında bakıma muhtaç olmadığını, onların da sosyalleşme gibi ihtiyaçlarının olabileceğini ve eğitimle engelleri çok çabuk aşabileceklerini görürüz. Bu tür tesisler ve yaşam alanları bu yüzden çok kıymetli. Yapanlara, buradan engellenen bir birey olarak teşekkür ediyorum.

Şimdi gelelim benim yaşadığım şehir olan Bolu’ya.

Biliyorsunuz, Bolu şehri doğal güzellikleriyle Türkiye’nin önde gelen şehirleri arasında geliyor. Ankara ve İstanbul’un tam ortasında konumlandığı için stratejik bir öneme de sahip. Dünya üzerinde de "engelli turizmi" yaygınlaşan bir trend olarak göze çarpıyor. Durum böyleyken, Konak’taki gibi bir köy Bolu’ya kurulsa… Ama yanlış anlamayın, sadece bakım ve rehabilitasyon için değil; eğitim ve sosyalleşme için yapılacak ve bu şekilde tanıtılacak bir yer.

Sadece Bolu’daki engellenen bireylerin değil, Ankara ve İstanbul gibi metropollerde yaşayan engellenen bireylerin de faydalanması sağlanacak bir yer haline getirilecek. Hatta bu köyün işletmesini ve yönetimini de üniversiteli özel eğitim öğrencileri yapabilir. Müjdat Gezen Sanat Merkezi gibi, her öğrenciye bu köyden belirli bir hisse verilir ama okul bitiminde başka öğrencilere devretmek şartıyla. Böylece hem okurken pratik yapma şansı olur hem de öğrencilere maddi destek sağlanır.

Bakın sevgili yetkililer, hep diyorum:

Birazcık bakış açımızı değiştirir ve farklı açılardan bakabilirsek, biraz da bu işler üzerinde düşünürsek emin olun yapamayacağımız şey, aşamayacağımız engel yok.

Yeter ki biz yapmak isteyelim, her şeyi yaparız…