Serbest kıyafet meselesine her daim mesafeli durmuşumdur.

Bu uygulamanın sürdürülebilir olmadığını, bu serbestliğin kontrol edilemeyeceğini, kişinin kendi sosyal/kültürel tarzına göre şekil alacağını söylemiş durmuşumdur.

Ak Parti İl Genel Sekreterliğim sürecinde ve her manada yazmış altını çizmişimdir.

İl Genel Meclisi üyesi emekli eğitimci olarak da aynı şeyleri söylemeye devam edeceğim.

Okullarda serbest kıyafet sürdürülebilir değil…

Şimdi veliler-öğrenciler ve öğretmenler adına mutlu ve mesudum.

Nitekim!

Bolu İl Milli Eğitim Müdürü Fatih Öncü’nün, öğretmenlerin kılık kıyafetlerine dair yaptığı son açıklamalar;

· Tartışmanın odağını bireysel tercihlerden alıp, mesleğin kurumsal vakar ve temsil gücü eksenine taşımış, mevzuyu konuşulur hale getirmiştir.

Mesele bir yasakname değil, bir itibarname metnidir.

Zira Öncü, dayanağını Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı 2025/63 sayılı genelgeye oturtarak, bu adımı keyfi bir yerel uygulama olmaktan çıkarmış, ulusal bir gerekliliğin Bolu’daki yansıması olarak konumlandırmıştır.

· Eğitim, bir ülkenin geleceğe dönük en ciddi taahhüdüdür.

Bu taahhüdü hayata geçiren kişi ise ÖĞRETMENDİR.

Öğretmen, sadece müfredatın aktarıcısı değil, aynı zamanda ahlaki, estetik, kültür ve sosyal düzenin yaşayan bir modelidir.

· “Öğretmen, öğrencisi ve velisi için bir modeldir.

Bu nedenle dış görünüm, meslek onurunu temsil eden en önemli bir unsurudur.

Bu ifade, kılık kıyafetin yalnızca bir KUMAŞ olmadığını, PEDOGOJİK bir zorunluluk olduğunu ortaya koyar.

· Bir mimar için baret, bir cerrah için steril önlük ne ifade ediyorsa, bir öğretmen için sade, düzenli ve saygın bir giyim de aynı ölçüde profesyonel ciddiyeti temsil eder.

Sınıfa girerken taşınan bu profesyonel duruş, öğrenme ortamına da bir ağırlık ve disiplin ruhu katar.

Bir süredir toplumumuzda öğretmenlik mesleğinin eski saygınlığını kaybettiğine dair derin bir kaygı dolaşmaktadır.

Bu kayıp, elbette tek bir nedene bağlanamaz.

Ancak itiraf etmeliyiz ki, mesleğin gerektirdiği kurumsal kimlikten uzaklaşan bir görünüm, bu erozyona zemin hazırlayan etkenlerden biri olmuştur.

Milli Eğitim Bakanlığının bu hamlesi, tam da bu noktada devreye girmektedir.

Bu düzenleme, bir cezalandırma aracı değil, kaybolan toplumsal onayın ve mesleki özsaygının bir restorasyon projesidir.

· Milli Eğitim Müdürü Öncü’nün denetimleri dahi “rehberlik anlayışıyla” yürüteceklerini belirtmesi, uygulamanın ruhunu en iyi açıklayan cümledir.

Amaç, kusur aramak değil, farkındalık oluşturmak ve meslektaşların gönüllü katılımıyla meslek onurunu yükseltmektir.

· Unutmayalım ki, okul kapısından içeri atılan her adım, bir ciddiyet anlaşmasının başlangıcıdır.

Öğretmenin düzenli, sade ve saygın duruşu, öğrencinin zihninde eğitimin ve bilginin kutsallığını pekiştirir.

Kılık kıyafet disiplini, okulların birer eğlence MEKANI değil, bilgeliğe giden yolun MABEDİ olduğu fikrini güçlendirir.

Bolu, bu adımıyla sadece kılık kıyafet yönetmeliğini uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda eğitimin nitelik ve itibar çıtasını yükseltme iradesini de gösteriyor.

Bu, Bolu’da eğitimin geleceğine yapılmış, öze dokunan önemli bir yatırımdır.

· Öğretmenin kıyafeti, sadece vücudu örten bir kumaş değil; meslek vicdanını ve kurumsal kimliği taşıyan sembolik bir zırhtır.

Bu disiplin, Bolu’da eğitimin niteliğine katkı sağlayacak önemli bir adımdır. Ve bizler, bu adıma en güçlü desteği vermeliyiz.

Zira saygın bir öğretmen, saygın bir gelecek demektir.

· "Yıllar boyunca edindiğim tecrübe gösterdi ki, öğrenci ilk bakışta sadece konuya değil, öğretmenin sınıf içindeki aura'sına da odaklanır.

Kıyafetin yaydığı ciddiyet, dersin daha zili çalmadan başladığının sessiz ilanıdır."

· "Öğrencinin gözündeki 'öğretmen' figürü, sadece bilginin değil, aynı zamanda düzenin, kuralların ve saygının da timsali olmalıdır.

Bu, benim 30 yıllık meslek hayatımda en kritik gözlemimdir."

"Bizim zamanımızda, öğretmen sokağa çıktığında dahi duruşuyla, giyimiyle hemen tanınırdı. Bu toplumsal vakar, mesleğin adeta görünmez bir üniformasıydı.

Öncü'nün bahsettiği 'eski itibarlı konum' tam da budur ve biz bunu yeni nesillere miras bırakmalıyız."

· "Kıyafet düzenlemesi, eskiye dönüş nostaljisi değil; eğitimin zamansız ciddiyetini modern çağa taşıma çabasıdır.

Öğretmen, geçmişin bilgeliği ile geleceğin yenilikçiliğini birleştiren bir köprüdür."

· "Bir eğitimci olarak, cezadan çok gönüllü katılımın gücüne inanırım.

Sayın Öncü’nün 'farkındalık oluşturmak' ve 'rehberlik' üzerine kurulu yaklaşımı, bir öğretmenin ruhuna dokunan en doğru metottur.

· Disiplin, dayatma ile değil, içselleştirme ile mümkündür."

Bu düzenlemeyi bir teftiş korkusu olarak değil, meslektaş dayanışmasıyla kendi saygınlık standardımızı yükseltme fırsatı olarak görmeliyiz.

Zira biz, birbirimizin itibarının da koruyucusuyuz.

Öğretmenin özenli giyimi, okul koridorlarındaki havayı anında değiştirir.

Bu, sadece bireysel bir tercih değil, okulun tüm paydaşlarına yayılan bir düzen ve güven duygusudur.

· Düzenli bir görüntü, düzenli bir zihnin yansımasıdır."

Kılık kıyafet disiplini, dersin içeriğinden önce öğrencilere 'bu iş ciddiye alınıyor' mesajını verir.

· Bu basit kural, sınıftaki disiplin sorunlarını dahi başlangıçta önler, zira öğretmen, duruşuyla zaten bir sınır çizmiştir.

Şimdi bu cümleden olarak mülki amirlere, kurum amirlerine, STK’lara, sendikalara, siyasilere, vekillere, sizlere, bizlere, ildeki, ilçedeki, köydeki eşrafa büyük iş/güç düşmektedir.