Son 24 saattir Türkiye'de olağanüstü olaylar oluyor. Gerek medyada, gerekse basında birbiriyle çelişen haberler geliyor.

Basın ve medyanın bir kısmı iktidarın propaganda aracı gibi davranırken, diğer bir kısmı da alabildiğine muhalefet ediyor. Haliyle sıradan vatandaşlar hangi haberler doğru, hangi haberler yanlış karar veremiyor.

39 yıllık memuriyet hayatımın 25 yılı İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulunda  öğretim görevlisi olarak geçti.

Kısa süre de olsa idari görevlerde de bulundum. Dolayısıyla öğrencilerle ilgili mevzuatı, yatay ve dikey geçiş işlemleriyle yüzlerce öğrencinin müracaat ve kabul işlemlerini yaptım.

Medyada İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesine geçişiyle ilgili çok afaki bilgiler çıkıyor. Denklik var mı yok mu? Not ortalaması, transkript var mı yok mu? Kaldığı ders var mı? Öğrenci belgesi varmı? Gibi soruları cevaplayacak bilgiler farklı farklı.

Bu işlemler üniversitelerde nasıl yapılır?

Önce yönetim tarafından en az 2 kişi olmak üzere komisyon oluşturulur. Komisyon müracaat edenlerin evraklarını idareden alır. Sırsıyla tek tek öğrencilerin yatay veya dikey geçiş için istenen belgeleri inceler. Eksik belgesi olanlar otomatik olarak elenir, yada öğrenciye ulaşılarak eksik belgesinin tamamlanması istenir. Eğer müracaatlar kontenjandan fazla ise, başarı durumuna göre sıralama yapılır kontenjan kadar öğrenci ve yedek öğrenciler belirlenir. İşlemler tamamlanarak bir üst yazı ile komisyon üyelerinin imzasıyla idareye bildirilir. Geçiş hakkı kazananlara tebligat gönderilerek belirtilen tarihlerde kaydını yaptırabileceği bildirilir. Görüldüğü gibi her şey kayıt altında ve açık olarak yapılır. Aksi halde herhangi bir öğrencinin hakkını gasp etsek öğrenci itiraz edebilir yasal yollara başvurabilir.

Prosedürü anlattım. İstanbul üniversitesi gibi köklü bir üniversitenin eksik evrakla ya da şartlara uymayan öğrenci kabul ediyor olması pek mantıklı değil. Eğer bu suiistimaller yapılmışsa doğrudan doğruya o işlemi yapan komisyon ve kabul eden idare sorumludur.  Öğrenciler yasal evraklarını tam olarak vermişler ve komisyon incelemesinden geçmişse sorumluluk tamamen bu iki kesimdedir.

Buna rağmen görevini yerine getirmeyen, ihmal eden yada birileri kayırılmış ise sonucuna katlanırlar.

İşin bir de propaganda yönü var ki ahlaken de uygun değil. İster leyhde ister aleyhte olsun yalan haber yaymak, bu haberler benim lehimde ise sessiz kalmak, aleyhimde ise soruşturma açmak hangi vicdana sığar? Sosyal medyayı bir yana bırakıyorum, yazılı basında ve görsel medyada öyle kanallar var ki adı yalancı çobana çıkmıştır. Ve artık bu bir toplumun çöküş işaretlerinden en önemlisidir. İnsanların birbirine güveni kalmıyor. Bireyler arasındaki yardımlaşma ve dayanışma yok oluyor. İktidar din kurallarını öncelediği halde insanlar dinden uzaklaşıyor. Suç oranları azalacağı yerde artıyor.

İktidar ve muhalefet bunları görün artık.