Yazarlığa ve gazeteciliğe başladığım ilk yıllarda köşe yazılarımı yayımladığım yerel haber platformundan yazı işleri sorumlusu olarak teklif almıştım. Teklifi kabul edince ekiple tanışma toplantısı yapmıştık. O toplantıda genel yayın yönetmenimizle IP TV konusunda bayağı bir sohbet etmiştik ki konuştuklarımızdan bir şey anlamayan arkadaşlar, toplantıdan sonra “Abi siz ne konuştunuz, ben bir şey anlamadım” demişlerdi. Şimdi bile o konuşmayı yapsak eminim çoğu kişi ne dendiğini anlamaz.
Ancak şimdi düşünüyorum da bundan 14 yıl önce biz orada IP TV’den, dijital yayından, bant genişliğinden bahsederken aslında bugün hayatımıza giren dijital platform dediğimiz olguların altyapısından ve yayın stillerinden bahsetmişiz. O günlerde kısıtlı imkânları kullanarak kısmi olarak bu yayınlara benzer yayınlar yapmışız. Şu an baktığımızda gelişen teknoloji sayesinde bu yayınların herkes tarafından yapıldığını görüyoruz.
Korkmayın, teknik şeylerle anlatmayacağım. Sadece rastladığım bir haber bana o günleri anımsattı. Benim o gün anlatmaya çalıştığım şeylerin, bugün teknolojinin geldiği noktada herkes tarafından yapılıyorken bir kurumun yetkilisinin çıkıp bunları hâlâ bir başarı gibi sunmaması gerektiğini düşünüyorum. Bakın haberin özeti şöyle…
“RTÜK Başkanı Mehmet Daniş, TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nda yaptığı sunumda, engellilere yönelik yayınlara ilişkin çalışmaları anlattı. Daniş, 2023–2025 döneminde engellilere yönelik ayrımcılık, istismar ve şiddet içeren yayınlar nedeniyle 7 yaptırım uygulandığını söyledi.
Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği kapsamında yayıncı kuruluşlara, 5 yıl içinde yayınlarının en az yüzde 40’ını engelli dostu hâle getirme yükümlülüğü getirildiğini belirten Daniş, ana haber bültenlerinde işaret dili çevirisinin zorunlu olduğunu ifade etti.
Türkiye’de tüm erişim türlerinin kullanıldığını dile getiren Daniş, yılda ortalama 400 saat engelsiz yayın yapıldığını, ayrıca 5 yerel ve bölgesel kanalın gönüllü olarak engelsiz yayıncılığa katıldığını kaydetti.”
Şimdi “Ne var bu açıklamalarda, yapılanlar güzel işte” diyecekler olabilir. Evet, yapılanlar güzel ve zaten yapılması gerekli şeyler. Ancak bu açıklamalar gösteriyor ki yayınlar dijital ama hâlâ düşünceler biraz analog. Bakın, bizim bu çağda yapılan yayınlara tek tuşla altyazı, işaret dili ya da betimleme ekleyebilme imkânımız varken bunların mecburiyetini, kaç saat yayın yapıldığını konuşmamamız lazım. Ayrıca bahsedilen yayınların ne zaman yayımlandığı yazılmamış. Gece 3’te yayımlanıyorsa bu yayınlar kimsenin işine yaramaz.
Yani bizim daha önemli işler yapmamız gerek. RTÜK denilen kurumun esas işi içerik incelemek ve TV kanallarını, platformları daha kaliteli içerik sunmaya teşvik etmek değil mi? Mesela o kurumun başında olsam, engellenen bireyler için özel içerikler hazırlanmasını ve hazırlanan içeriklerin gündüz kuşağında ya da haber önünde yayımlanmasını mecburi hâle getiririm.
Özellikle gündüz kuşağında, “5 büyük” dediğimiz kanallarda o kadar içi boş ve birbirine benzeyen yayın yapılıyor ki… Ben olsam o yayınların 1 saatini engellenen bireylere ayırırım. Onların başarılarını, nasıl yaşadıklarını, neler yaptıklarını, eğitimlerini anlattırırım ama kesinlikle ajitasyon yapmadan. Böylece biraz da olsa insanların bakış açısını değiştirmesine yardımcı olurum.
Tabii bir de diziler var. Buna güncel bir örnek vermek gerekirse, Arka Sokaklar dizisini herkes bilir; yıllardır devam eden, güçlü oyuncu kadrosu olan ve bu ülkenin sorunlarını anlatan kıymetli bir dizi. Bu konunun son bölümlerde işlenmesi nedeniyle güncel bir örnek olarak anıyorum; ancak benzer hatalı anlatımları zaman zaman pek çok dizide görmek mümkün.
Dizide Tunç karakteri dizinden yaralandı, doktorlar “Bir daha eskisi gibi yürüyemeyeceksin” dediler. Tunç bunu duyunca ortalığı yıktı, madde kullanmaya başladı. Arkadaşlar, bu karakterin geçmişine bir bakın. Bir defa madde kullanmış, sonra kurtulmuş ve senelerce sosyal hizmetlerde çalışmış biri. Böyle olayları görmüş, ne yapması gerektiğini biliyor. Sadece değnekle yürüyecek diye bu kadar büyük tepkiler verilmez.
Ayrıca bence Arka Sokaklar dizisinin elinde harika bir fırsat var. Tunç sayesinde engellenenlerin yaşadığı şeyleri çaktırmadan anlatabilirler. Umarım doğru anlatıp bu fırsatı kullanırlar. Çünkü böylesine etkisi olan ve milyonlara ulaşan diziler, engellilik meselesini doğru bir dille anlattığında bu ülke için gerçekten büyük bir kazanım olur.
İşte esas RTÜK’ün bunları kontrol etmesi lazım ve olayların ajite edilmeden ekranlarda anlatılmasını sağlaması lazım. Çünkü ne kadar hayal ürünü yazsak da dizi karakteri öldü diye cenaze töreni düzenleyen bir ülkede yaşıyoruz ve ekranda gördüğümüz karakterleri örnek alıyoruz. Onlar gibi yaşamaya çalışıyoruz.
Yani asıl sorun altyapı değil, teknoloji değil; onlar zaten gelişiyor. Geliştikçe de bir şeyleri ister istemez yapmak zorunda kalıyorsunuz. Esas sorun bakış açısı. Biz bakış açısını da teknolojiyle birlikte geliştirebilirsek, engelleri daha kolay aşarız…