İnsanoğlunu erdemli kılan en kıymetli duygulardan biri; hatıralara, yaşanmışlıklara ve dostluklara karşı duyulan minnet ve hissedilen saygı: VEFA.
Dostluk ve Vefa… Bunları birbirinden ayrı düşünmek, aralarındaki bağı görmezden gelmek ise hiç mümkün değil!
Psikiyatrist ve yazar Kemal Sayar bu konuda şunları ifade ediyor;
“Dostluk, sevdiğimiz insanı yargılamadan ve bir talepte bulunmadan kalpte tutmaktır. Dostluk tutunmaktır; hatırda tutmak ve hatır tutmaktır.
Zor zamanda dosta vefa, insanlığımızın miyara (değerlendirildiği) vurulduğu bir ölçüdür.
Vefa; özensiz, darmadağınık bir dünyada paha biçilemez bir değerdir.”
Vefa duygusu olan insanlar, yaşadıkları hayat boyunca geçmişlerini, dostluklarını hiç hatırdan çıkarmazlar.
Onlar, vefanın ve dostluğun insan olmaya kattığı değerin kıymetini en çok bilenlerdir.
Onların dostlukları çıkarlar ya da menfaatler üzerine kurulu değildir.
Karşılıksız, amasız ve fakatsız yaşarlar dostluklarını ve vefalarını.
Bilirler ki vefa, bir menfaat ilişkisi değil; insana, hatıraya ve paylaşılan zamana duyulan saygıdır.
Birlikte yürünmüş yolların, paylaşılmış ekmeklerin, aynı sofrada edilen duaların hakkını gözetmektir vefa.
Ancak zaman geçtikçe yollar ve fikirler ayrılabilir, insanlar değişebilir; elbette bunun yaşanması mümkündür.
Ne var ki bu zaman dilimi içinde kimilerinin vefa duygusu törpülenir, dostlukları menfaat sınavından geçemeyebilir.
Bir zamanlar omuz omuza yürüdüklerine, bir gün sırtını dönmeyi tercih edebilir.
İşte burada vefasızlığın kendisi belirginleşir, kendini gösterir.
Çünkü artık birlikte yürünmüş yolların ve dostluğun hatırı dahi korunmamıştır.
Bazen vefasızlıkla da kalınmaz; kimileri de vardır ki hırslarının peşinde gözlerini yumar, gönüllerini karartarak kendi yollarına devam ederler.
Birlikte yürünen yollar, çekilen cefalar, paylaşılan güzellikler hiç yaşanmamış gibi unutulur, harcanır gider onlar için.
Kimi, unutmayı yok saymayı kendince büyüklük sanır; kimi, vefasızlığı kendisi için yeni bir başlangıç yeni bir yol zanneder.
Oysa vefasız olan, “kazanıyorum, kazandım” derken aslında en çok kaybedendir. Çünkü insan olabilmenin erdemi olan vefalı kalabilmeyi kaybetmektedir.
Vefasızlık, güzel olan ne varsa hepsine karşı yapılmış bir ihanettir.
Bu ihanet, zamanla vefasız insanın içindeki güzellikleri de kemirir, tüketir. Geriye ise kararmış bir yürek, hüzünlü, kimsesiz, yapayalnız bir hayat bırakır.
İşte bu yüzden;
Bizler, vefasızlıklara maruz kalsak da vefa göstermekten vazgeçmemeliyiz. Çünkü bizler biliriz ki erdemli insan olabilmenin yolu vefalı olmaktan geçer.
Kalbimiz kırılmış olsa da geçmişin varlığını inkâr etmemeli, dostluğun hatırına ihanet etmemeliyiz.
Bize yakışan, bir zamanlar aynı yolda yürüdüğümüz, aynı duaya “âmin” dediğimiz dostluklara halel getirmemektir.
Vesselam…