Yazılarımda tekrara düşmekten her zaman kaçınıyorum. Ancak konu şehrimizin sorunları olduğunda, sorunlarımızın özünün toplumsal sorunlar olması bizlere bu sorunları farklı bakış açıları ile tekraren ele alıp, birkaç başlık altında tespitler yaparak çözüm aramaktan başka çare bırakmıyor.

Geçen hafta “Biz Konuşamayacak Mıyız” başlıklı yazımızda, insanın konuşma ve anlaşılma arzusundan söz etmiştik.

Peki insan yalnızca konuşmak ve anlaşılmakla mı var olur? Yoksa insanı ve toplumu ayakta tutan başka bir kuvvet daha mı vardır?

Bu soruya en berrak cevabı Lev Tolstoy, 140 yıl önce kaleme aldığı “İnsan Ne İle Yaşar” adlı ölümsüz eserinde üç tespit ile veriyor.

1.İnsanda yaşayan şey; Sevgidir.

2.İnsana verilmemiş olan şey; İnsana bu hayatta kendi başına neye ihtiyacının olacağı bilgisi verilmemiştir. Çünkü insan tek başına değil, başkalarıyla yaşayabilsin diye yaratılmıştır.

3.İnsan ne ile yaşar; İnsanlar kendi çabalarıyla değil, insanlıkta var olan sevgi sayesinde yaşar.

Bugün bu tespitler, bizim de hayatımıza ve şehrimize ışık tutuyor. Çünkü anlaşılmanın yolu sevgi, birbirimizi dinlemenin yolu samimiyet, dayanışmanın kökü ise muhabbettir.

Şehrimizde Kaybolan Sevgi ve Dayanışma

Şehrimizde yaşadığımız kırılmaların temelinde, işte bu sevgisizliğin izleri var. Sevgi kayboldukça yalnızlaştık; yalnızlaştıkça dayanışmamız zayıfladı.

Bir zamanlar mahallelerde imece usulü yardımlaşan, komşuluk bağlarıyla güçlü bir şehir kültürüne sahip olan Bolu, artık bu değerlerini yitiriyor. Mahalle odaları boş kaldı, dost meclisleri dağıldı, kahvehanelerde sohbetlerin yerini başka şeyler aldı.

Üniversite ile şehir arasında olması gereken bağ kurulamadı. Öğrencilerimiz Bolu’ya misafir gibi geldi, mezun olduklarında ise geride bir iz bırakmadan gitti. Oysa geride bıraksalar da bu şehir onların da şehri olmalıydı.

Siyasetin dili sertleştikçe, gönüller arasındaki köprüler de yıkıldı. Sorunlarımızı istişare edemez, ortak çözümler üretemez olduk. Eğitimde yaşanan sıkıntılar, trafik güvensizliği, işsizlik ve geçim derdi, sağlıktaki yetersizlikler… Bunların her biri ağır yükler. Sevgi ve dayanışma olmayınca bu yükler daha da ağırlaştı.

Ne Yapmalıyız?

Tolstoy’un işaret ettiği üç hakikatten yola çıkarak, biz de Bolu’da kaybolan diyalog ve sevgi zeminini yeniden kurabiliriz.

1.Sevgiyi canlandıralım: Önce kendi içimizde, sonra ailemizde, mahallemizde, kurumlarımızda sevgiyi diri tutalım. Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının düzenleyeceği mahalle buluşmaları ile bu ruhu canlandırabiliriz.

2.Birbirimizin derdine kulak verelim: Halk günleri, açık toplantılar ile vatandaşımızın derdini doğrudan dinleyelim. Şehirde yaşayan herkes kendisini ifade edebilsin. Birbirimizi anlayalım.

3.Şehri sevgiyle yaşatalım: Dayanışmayı çoğaltacak sosyal projeler üretelim. Çocuklarımız için daha eğlenceli aktiviteler, gençler için kültür merkezleri, yaşlılarımız için huzur evinden öte yaşam evleri kuralım.

Ayrıca siyasette de toplumsal yaşamda da öfkeyi bir kenara bırakmanın yolunu bulmalıyız. Birbirimizin farklı fikirlerini saygıyla karşılamalı, bir halının renkli motifleri gibi şehrimizde farklı kültür ve anlayışları yaşatmalıyız.

Tolstoy’un yıllar öncesinde yaptığı ve hâlâ geçerliliğini koruyan tespiti unutmayalım;

İnsan, sevgi ile yaşar.

Biz de Bolu’da, hem siyasette hem sosyal hayatta sevgiyi ve diyaloğu yeniden inşa edersek, sorunlarımızı küçültür, çözümlerimizi büyütürüz. Çünkü şehirleri yaşanılır kılan sadece yolları, binaları değil; insanın insana değmesi, birbirini anlaması ve sevmesidir.