Muharrem Köşe DemirelHepiniz ŞEHİTLER MEZARLIĞINA mutlaka gitmişsinizdir. İki kapısı vardır. Mezarlıklar Müdürlüğüne yakın kapıdan girip doğu tarafına gittiğinizde ŞEHİTLER ABİDESİ ile karşılaşırsınız.

Bakımlıdır; çiçeklerle yemyeşil bitkilerle donatılmıştır. Şehitlerimizin mezarlarının başında isimleri vardır ve Türk Bayrakları ile taçlandırılmışlardır.

İkincisi ise ana kapıdır. Bu kapıdan girdiğinizde ise sağa sola yerleştirilmiş Osmanlı döneminden kalma mezar taşları ve kitabeleri arasından geçip giderken az ileride üzerinde yalnızca, ’Yurt için can veren şehitler ruhuna saygılar’ yazan bir ABİDE daha çıkar karşınıza.

Diğer abidenin aksine yalnızlığı, anlamsızlığı yaşar. Bakımsız ve mahzundur. Kim ya da kimler için dikildiğini açıklayan bir bilgisi, başlarında uğruna can verdiği tek bir Türk Bayrağı dahi yoktur.

***

Bu garip ve sahipsiz kalmış ABİDE için bir köşe yazısı yazmayı düşündüm.

Ancak, bu konu kulaktan dolma bilgiler ile ‘yazdım gitti’ denilemeyecek kadar nazikti. Dolayısı ile Sayın Mehmet Tunçkol ve Sayın Hüseyin Sarı Hocalarımızın BELGELERE dayalı kitaplarından ve karşılıklı yaptığımız bilgilendirme sohbetlerinden faydalandım.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

***

Günler, ülkemiz adına sıkıntılı ve karanlıktı. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan orduları vatanımızı adım adım işgal ediyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları da İstiklal Harbi için Anadolu toprağına hürriyet tohumları ekiyorlardı.

Bu tohumların yeşermesinden korkan emperyalistler de kardeşi kardeşe düşman ediyorlar, yurdun çeşitli yerlerinde silahlı çeteler ile işbirliği yaparak kendilerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar; bu MİLLİ UYANIŞIN önüne geçmek için fitne fesat çıkarıyorlardı.

***

Ne yazıktır ki; verilen fetvalar, yollanan fermanlar ve yayınlanan hükümet beyanları nedeniyle, yurdun çeşitli yerlerinde başlatılan bu isyanlar Bolu’muzu da sıçramış.

Adapazarı ve Düzce den gelenlerin etkileri ile Bolu çevresinde 19 Nisan 1920'de ve 8 Ağustos 1920’de iki isyan çıkmış. Bolulular ilk isyanda şehre hâkim olmaya çalışan Hilâfet kuvvetlerinin yanında yer alırlarken, ikinci isyanda gerçeğin farkına varmışlar ve kuvayımilliyecilerin yanında yer alarak şehri isyancılardan kurtarmışlar.

Ancak bu dönemde Bolu'da yaşanan çatışmalarda Kuvayı Milliye subayları; Binbaşı İhsan Bey, Binbaşı Tevfik Bey, Teğmen Abdulkadir Bey ve otuz Kuvayı milliye neferleri şehit edilmişler.

Hele hele Teğmen Abdülkadir’in şehit edilmesi var ki; ayrı bir yazı konusudur. Canınız yanar, gözyaşlarınız sel olur akar. ( Bu konuyu birkaç defa Erdoğan Mühürcüoğlu Ağabeyimiz Bolu’nun Sesi Gazetesinde gündeme getirdi.)

***

Hilafet İsyanları sırasında şehit edilen kuvayımilliyecilerin naaşları Akpınar Mahallesi’n de bulunan Bolu Kız Sanayi Mektebi ( Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi ve şimdi ise Atatürk Orta Okulu olarak kullanılan yer) yakınındaki Karga Tepesi’nde, çatışmaların yaşandığı HİSAR Mektebi’nin (Bolu Anadolu Lisesi) karşısına defnedilirler.

Toplu bir şekilde defnedilen şehitler için Miralay Nazım Bey bir anıt taş diktirir ve üzerine şu dörtlüğü yazdırır.

‘Söylemeye etmem ar,

Şu gördüğün kanlı HİSAR,

Şahit olsun vak'aya,

İşte bu şanlı mezar.’

***

Şehitler Anıtı 1935 yılına kadar Karga Tepesi’ndedir, törenler burada düzenlenir. Reşat Aker’in Belediye Başkanı olduğu dönemde Bolu Şar (şehir) Kurulu’nun aldığı karar ile 33 şehidin naaşları 1935 yılında Sağlık Mahallesi’ ndeki Yeni Mezarlık’ a (Şehitler Mezarlığı) nakledilir. Anma törenlerine burada devam edilir.

Ancak yeni bir abide yapılınca BU ANIT KADERİNE TERK EDİLİR.

***

Kent Konseyinde görevimiz varken bu konu ile yakından ilgilenilmiş, Kent Konseyi Başkanımız Remzi Kocaman ise resmi yazışmaları yapmış idi.

Ancak şu ana kadar bir sonuç çıkmadı.

Bu anıt ŞEHİTLER MEZARLIĞINDA hala daha bakımsız bir şekilde bekliyor. Buraya defnedildiği yazılan şehitlerimizin mezarları ise kaybolmuş.

Mezarları kaybolan, sanki yokmuş sayılan bu aziz şehitler; ayaklanmaları bastırarak, birlik ve beraberlik içinde Kurtuluş Savaşına giden yolu açılmasını sağlayanlar ve de nihayetinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti için can verenler değil mi?

***

İsyanlarda adımız geçiyor, bu doğru.

Ama…

Aydınlatılan ve gerçeğin farkına varan BOLULULARIN, ikinci isyanda kuvayımilliyecilerin yanında yer aldığı, Miralay Nazım Bey’in oluşturduğu ve komutanı olduğu 4. Tümenin II. İnönü Zaferi’ nin kazanılmasında en ön saflarda çarpıştığı ve savaşın kaderini belirleyen bir görev üstlendikleri de unutulmamalı.

Kazanılan zaferden sonra Mustafa Kemal Paşa’ nın Metristepe’ de Batı Cephesi Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa’ ya çektiği telgrafın satır arasında ‘ … SİZ ORADA YALNIZ DÜŞMANI DEĞİL, MİLLETİN MAKÛS TALİHİNİ DE YENDİNİZ…’ diyerek BİZ BOLULULARI onurlandırdığı da…

Hem bu sözün muhatapları, hem de kurtuluş savaşında şehit veren iller arasında 4. sırada bulunan BOLUMUZ için bu gurur yetmez mi?

***

Sayın Valimiz Abdülaziz Aydın!

Sayın Belediye Başkanımız Tanju Özcan!

‘Şehitler vurulunca değil, unutulunca ölür!’ Sözünü hatırlayıverseniz…

Sahipsiz kalmış olan bu abideyi ve çevresini bir bakıma alıverseniz, Binbaşı İhsan Bey, Binbaşı Tevfik Bey, Teğmen Abdulkadir Bey’lerin yanına bulabiliyorsak eğer diğer 30 şehidin isimlerini ve her biri için uygun yerlere birer Türk Bayrağı dikerek şereflendiriverseniz.

Yine uygun bir yere yukarıdaki şiiri ve hikâyesini kısaca bir tabelaya yazarak asıverseniz, aziz ruhlarını şad ediverseniz.

Ne dersiniz?

NOT: Fotoğrafın montaj ve tasarımı yapan Sayın Vedat Özkan’ a teşekkür ediyorum.