Geçen haftadan ziyaret ediyorum.
…/.
Mudurnu’nun tarihi zenginliklerinden biri de 1900’lü yıllarda Kadınlar Hapishanesi olarak kullanılan ve şimdi kafe ve atölye olarak hizmet veren tarihi mekan. 10 Kasım 2025 tarihinde Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Türk Sanat Müziği Topluluğu tarafından Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk anısına Mudurnu’da konser vermeye gitmiştik. Konserimizi izleyen İbrahim Arıkan, çay ikram etmek üzere konser bitince bizi kafe olarak işlettiği bu tarihi mekana davet etti. Aslına uygun olarak restore edilen bu mekan gerçekten çok güzel olmuş. Şimdi yerli ve yabancı turistler tarafından mutlaka ziyaret ediliyor ve çok beğeniliyormuş.
İbrahim Arıkan, girişimci ve çok genç biri. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Ancak baba mesleği olan ahşap ve marangozluk işlerine çok meraklı olduğunu ve ahşap işlerini çok sevdiğini söylüyor. Çocukluğundan beri böyle bir mekanı işletmenin hayalini kurduğunu belirten İbrahim Arıkan, bu tarihi mekanın keşfinin tamamen tesadüf olduğunu anlattı: “Cam ve ahşap doğrama işi için bu alanın yakınında çalışıyordum. Kapı aralığından taş duvarları gördüm. Bu tarihi mekanın restore edilip yaşatılması gerektiğini düşündüm. Zorlu bir restorasyon sürecinin ardından mekanı aslına uygun hale getirdim. Küçük yaşlardan beri hayalini kurduğum bu projeyi gerçekleştirdiğim için mutluyum. Mudurnu’ya böyle özel ve tarihi bir mekan kazandırmak beni gururlandırıyor.” dedi.
Her Mudurnu’ya gidişimizde bu binanın önünden kim bilir kaç kere geçmişizdir. Böyle özellikli bir binanın olduğunun farkına bile varmadık. Bu değerli eseri gün yüzüne çıkaran genç girişimci İbrahim Arıkan’ı tebrik ediyorum.
Mudurnu’ya gittiğim zamanlar her evde ve işyerlerinde Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında çekilmiş fotoğraflar görürdüm. O yıllarda fotoğrafın ne olduğunu bilen bile çok az olmasına rağmen nasıl bu kadar fotoğraf çekilmiş diye merak ederdim. Çok ilgimi çeken bu fotoğraflar adeta tarihe tanıklık ediyorlar.
Bu fotoğraflar, “Yüz Yıllık Miras” ismiyle Bolu, Ankara ve İstanbul’da sergilendi. Hazine değerindeki bu fotoğrafların hikayesi şu şekilde anlatılıyor:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümüne tanıklık ettiğimiz bu günlerde, genç Türkiye’de Cumhuriyet’in getirdiği dönüşümün Anadolu’daki en önemli tanıklarından biri olan Ahmet İzzet Begüboz’un fotoğraf arşivini yepyeni bir bakışla Türkiye’nin ikinci yüzyılına taşıyoruz.
İlham verici öyküsüyle Cumhuriyet döneminin Türkiye’deki ilk fotoğraf sanatçılarından Ahmet İzzet Bengüboz’un bizlere bıraktığı görsel mirası, “Yüz Yıllık Miras: Begüboz” projesi ile koruma altına alınıyor, dijital uygulamalar ile gelecek kuşaklara aktarıyoruz. Bu proje vesilesiyle genç Türkiye’nin 1923-1939 yılları arasındaki yolculuğuna ve toplumdaki Cumhuriyet coşkusuna bizler de tanıklık ediyoruz.
Ahmet İzzet Begüboz: Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olarak görev alan ve Filistin’de İngilizlere esir düşen Bengiboz’un hayatı Mısır’daki Seydibeşir Esir Kampı’nda değişir.
Esaret altındayken İngilizlerden fotoğrafçılık ve İngilizce öğrenen Bengüboz esaretin ardından Anadolu’ya döndüğünde Kuvayı Milliye hareketine ve ardından düzenli orduya katılır. İnönü ve Sakarya cephelerinde görev alan Bengüboz savaşın ardından memleketi Mudurnu’ya döndüğünde artık bir fotoğraf sanatçısıdır. Kısa süreli öğretmenliğin ardından kendisine nüfus müdürlüğü görevi verilir ve bu görev aynı zamanda Anadolu’daki dönüşümü belgelemek için O’na önemli bir fırsat verir. Bu görevi esnasında hem yöre halkı, hem de yöredeki dönüşümü belgeler. Anadolu’daki dönüşümün ve kalkınmanın en büyük arşivlerinden biri niteliğindeki bu koleksiyon da bu süreçte ortaya çıkar.”
Mudurnu’da öyle çok yazılacak şey var ki, yaz yaz bitmez. Mudurnu, gerçekten çok güzel, çok kendine özgü ve tarihi bir yer. Yavaş, ama emin adımlarla turizm alanında ilerliyor.