Şimdi sokağa çıksam ve “90’lı yıllardan bir şarkı söyleyin” desem, eminim ilk akla gelenlerden biri Sezen Aksu’nun sözlerini yazdığı, Sertab Erener’in sesiyle hafızalara kazınan “Hişt hişt, sakin ol, sinirlerine hâkim ol” şarkısı olur.
Peki hiç düşündünüz mü, böyle bir şarkı niye yazıldı ve neden bu kadar sevildi? Şarkının sözlerine baktığınızda aslında bu sorunun cevabını da bulabiliyorsunuz.
İnsanlar o zamanlar sinirliymiş; bence şimdi daha da sinirliler. Hâlâ birilerinin çıkıp “hişt, sakin ol” demesine ihtiyaç duyuyoruz.

Şimdi beni tanıyanlar ve yazılarımı takip edenler diyecekler ki: “Onur, bu nasıl giriş? Bir şey yakalamışsın ama doğru kelimeyi bulmak için top çeviriyorsun.” Evet, bir şey yakaladım ve aklıma direkt bu şarkı geldi.
Şimdi izin verirseniz, haberin özetini paylaşmak istiyorum:

“Bursa’da yaşayan 36 yaşındaki Faruk Zortul, toplu taşıma aracında uğradığı şiddet nedeniyle gündeme geldi. 2007 yılında geçirdiği trafik kazası sonrası beyin kanaması geçirerek Parkinson hastalığına yakalanan ve engelli kalan Zortul, geçtiğimiz aylarda 35/H numaralı otobüse bindi. Son durağa kadar gitmek istediğini belirtmesine rağmen otobüs şoförü İsa Ş., ‘Sen neden inmiyorsun hâlâ’ diyerek tepki gösterdi.

Yaşanan tartışmada Zortul, ‘Engelliyim abi, mecbur olmasam binmezdim’ şeklinde yanıt verdi; ancak buna rağmen şoförün hakaretlerine ve fiziksel müdahalesine maruz kaldı. Görgü tanıklarının araya girmesiyle olay daha da büyümeden son buldu. O anlar ise güvenlik kameralarına yansıdı.

Şiddet ve hakarete uğradığını belirten Zortul, yaşadıklarını yargıya taşıdı. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Bursa Şubesi, engelli bireylere yönelik bu tür davranışların onları toplumsal hayattan uzaklaştırdığını vurgulayarak Zortul’a destek verdi. Dernek temsilcileri, ‘Bu olay sadece Faruk arkadaşımızın değil, dışarı çıkmakta zorlanan birçok engelli bireyin yaşadığı sorunların sembolüdür’ ifadelerini kullandı.”

Haberi okuyunca bazılarınız “Şoföre kızdı.” bazılarınız da “Onur, olay yargıya gitmiş, daha ne istiyorsun?” diyor şu anda, bunları duyuyor gibiyim. Ama şöyle düşünüyorum: Ülkemizde bu tür olayların çok yaşandığını ve çoğunun medyaya hiç yansımadığını tahmin ediyorum. Maalesef haberdeki gibi fiili vakalarda genelde en hafif ceza uygulanıyor; “parayı ver kurtul” mantığı hâkim.

Öncelikle şunu net söyleyeyim: Amacım ne yaşanan olayı ne de bu tür olaylar yaşayan arkadaşlarımızın maruz kaldığı şiddeti hafife almak. Aksine, bu olayın ciddiyetini vurgulayıp toplumun dikkatini çekmek istiyorum. Çünkü bu tür olayları küçümsediğimiz, görünmez kıldığımız anda en büyük yanlışı yapmış oluruz. Benim bütün derdim, yaşanan bu ağır durumun tekrar etmemesi için daha caydırıcı ve kalıcı yöntemler geliştirmek.

Mesela böyle olaylarda sadece para cezasıyla geçiştirilmemeli. Ama tek başına hapis cezası da çözüm değil. Örneğin, bu şoföre belli bir süre engellenen bireylere hizmet veren birimlerde çalışma veya çalışmalara zorunlu katılım görevi verilebilir. Bu süreçte şoför, engellenen bireylerin günlük yaşam zorluklarını fiilen görür ve deneyimler. Böylece aynı davranışı tekrar etme olasılığı azalır; en önemlisi gerçek bir farkındalık kazanır.

Engelli bir bireye yapılan hakaret ve şiddet karşılıksız kalamaz. Ancak sadece para cezası ya da işten uzaklaştırma tek başına yeterli değil. İnsanlara yanlışın ne olduğunu yaşatıp doğrusunu gösterirseniz, inanın bana birçok şey değişir. Aksi halde zaten günümüzde insanlar çok sinirli, çok agresif; siz bu insanlara nerede yanlış yaptığını göstermez ve sadece elinden işini ya da parasını alırsanız, öfkesini daha da artırırsınız.

Belki söylediklerim bazılarınıza uygulanamaz gibi gelebilir; “ya engellenen bireylere zarar verirse?” diye düşünebilirsiniz. Ağır suçlar veya can güvenliği riski oluşturan vakalar dışında, bu yöntem bir çeşit rehabilitasyon süreci gibi görülebilir. Ayrıca gelişmiş ülkelerde bunun örnekleri var.

Ben inanıyorum ki biz bu tür olaylarda sessiz kalmazsak; sadece ceza yerine böyle uygulamalarla insanları geri kazanabilirsek, ülkedeki öfke ve gerginliği kontrol altına alabiliriz. O zaman hem bilinç seviyesi yükselir hem de bu acı olayları daha az yaşarız.