> Geçen haftadan devam ediyorum.
> ../.
> Ahmet Amcamızın kitabında 3. olarak yer alan 1956 yılında Kadıköy’de yazdığı “Ziyaretçi” isimli hikayesinin özeti şöyle:
> İli yapılı Koca Reis ortaokul son sınıfında 3 yıldır okuyan bir öğrencidir. Annesi doğumda ölmüş, kimsesiz bir öğrenci olduğundan yaz aylarında da okulda kalmaktadır. Her Çarşamba günü okulun ziyaretçi günüdür. Koca Reis’e 3 yıldır hiçbir ziyaretçi gelmemiştir. Bir Çarşamba günü istemediği bir ziyaretçi gelir. Gelen kişi 5 yıldır görmediği babasıdır. Babası trafik kazası yapmış ve yağışlı bir havada kamyon kullanırken duran bir araca çarpmış, araçta bulunan karı koca ölmüş, 2 çocuk yetim kalmıştır. 5 yıl kaza yüzünden hapis yatan babası, cezaevinden çıkınca oğlunu ziyarete gelir. Babası oğlu Koca Reis’e, ölenlere karşı 5 yıl hapis yatarak cezasını çektiğini söyler. Ancak Koca Reis, 2 çocuğun annesiz ve babasız kaldığını belirtir. Bu yüzden de kendisinin de yetim kalması gerektiğini söyleyerek babasını affetmediğini ifade eder. Babası üzülerek okuldan ayrılır.
> Kırmızı Fırıldak; Kitaba ismini veren ve Ahmet Amca’nın 1959 yılında İstanbul’da yazdığı “Kırmızı Fırıldak”ın hikayesinin özeti de şöyle:
Tokatlı kamyon şöförü İstanbul’dan boş dönerken, Düzce’den bir kereste deposundan kamyonuna kereste yükler. Bolu Dağından geçerken yağmurlu bir havada yolda yürümekte olan orman memurlarının dikkatini çekerler. Genç orman bölge şefi, yaşlı orman muhafaza memuru Hüsnü Efendi ve şöförü Mehmet, kaçak olduğunu tahmin ettikleri kereste yüklü kamyonu Orman Bölge Şefliği binasına getirirler, ancak bu durumu ispat edemezler. Kamyon şöförünün 6-7 yaşlarındaki oğlu Ali, kardeşi Ayşe’ye hediye olarak kırmızı bir oyuncak fırıldak almıştır ve kendisi de yolda giderken oynamıştır. Kırmızı fırıldakla oynarken ucuna bir kibrit çöpü takarlar ve dönüşünü seyrederken dünyanın dönüşüne benzetirler. Ancak Ali yolda oyuncağı kaybeder. Ali buna çok üzülür, kırmızı fırıldağı her yerde ararlar, ancak bulamazlar. Oyuncağı aradıkları sırada Ali’nin kırmızı fırıldakla oynarken kırılan bir parçasını bulurlar. Kırılan kırmızı fırıldağın parçasını şöför Mehmet cebine koyar ve daha sonra Bolu’da orman bölge şefinin masasının üstüne bırakır. Orman bölge şefi de oyuncak parçasını masasının çekmecesine koyar. Bir müddet sonra Düzce’den kereste yükledikleri Rüstem, biri kız, biri erkek, iki çocuğuyla birlikte Bolu panayırına gelir ve panayırda kurulan Orman Bölge Müdürlüğünün yerine uğrarlar. Erkek çocuğun elinde kırmızı bir fırıldak vardır. Rüstem’in oğlu kırmızı fırıldakla çok oynadığı için bıkmış ve oyuncağı bırakmıştır. Bölge şefi oyuncağı görünce kerestelerin Düzce’den kaçak olarak yüklendiğini anlar. Kerestelerin böylelikle kaçak olduğu ispatlanmış olur. Bölge şefi masasının çekmecesinden kırılan parçayı kırmızı fırıldağa yapıştırır. Daha önce adresini aldıkları şöförün oğlu Ali’ye gönderir. Bölge şefi, “Bir çocuğu sevindirmek, bir kaçakçıyı yakalayabilmekten daha ehemmiyetsiz değil.” der.
Bir Panayır Hikayesi: Bulunmaz Adam
Ahmet Amca bu hikayeyi Temmuz 1956’da Bolu’da yazmış.
Her yıl Bolu’da yapılan panayırlarda Salih Efendi, daha önceki yıllarda ihale ile kiraladığı aynı dükkanı 7,5 liraya teklif vererek kiralamayı planlar. Ancak bu seferki ihalede aynı dükkana yabancı bir talip çıkar ve fiyatı yükselttikçe yükseltir. 30 liraya yükselen kira yüzünden bitişiğindeki dükkanı 6,55 liraya kiralar. İşi olmayan, işe yaramaz, geveze Yunus Dede bu duruma itiraz etmektedir ve Salih Efendi’yi uyarmaktadır. Salih Efendi, yıllardır eşi ve oğlu ile birlikte panayırlarda köfte ızgara yapmaktadır. Tuttuğu dükkanı hızlıca düzenleyen Salih Efendi panayıra hazırlanmaktadır. Yüksek fiyata 30 liraya bitişiğindeki eski yıllarda kiraladığı dükkanı tutan Ali ismindeki adam dükkana hiç yatırım yapmamaktadır. Ali, Salih Efendi’ye ortaklık teklif eder ve iki dükkanı birleştirirler. Birlikte çalışmaya başlarlar ve çok para kazanırlar. Karşılarına da seyyar bir tiyatro kurulmuştur. Rüstem Efendi, ortağının dükkanda gizlice içki içtiğini ve karşı tiyatroda danseden kadınlara oğlu ile beraber baktığını ve kadınlarla görüştüğünü fark eder. Yunus Dede, yine Rüstem Efendiyi bu konuda uyarmıştır. Panayırın bittiği gün, oğlu Rıza ve ortağı Ali, evde biriktirdikleri parayı alarak gece tiyatrocu kadınlarla kaçarlar. Rüstem Efendi’nin panayır süresince kazandığı paralar ve emekleri boşa gitmiştir.
…/.
Haftaya devam edeceğim.