Türk Kadınlar Konseyi Derneği Bolu Şubesi olarak, 26-28 Mayıs 2025 tarihlerinde 2 gece konaklamalı, 3 günlük bir Kapadokya gezisi düzenledik. Gezimize, Bolulu 33 kişi ile birlikte 2 otobüs kaptanımız ve rehberimiz Fırat Oktar, eşi Esra Fidan Oktar ve arkadaşı Dilek Erkan’la beraber 38 kişi olarak başladık.

26 Mayıs 2025 Pazartesi sabahı saat 05.00’te Kızılay Otoparkı’nın yanından Ankara üzerinden Kapadokya’ya gitmek üzere yola çıktık.

Yoldaki ilk ziyaret noktamız, Ankara Konya Karayolu üzerinde bulunan doğal sit alanı ve A sınıfı sulak alan olarak kabul edilen Ankara, Aksaray ve Konya illeri arasındaki Dünya’nın en tuzlu ikinci gölü olan Tuz Gölü’ydü. Burada rehberimiz Fırat Bey, çok ilginç ve daha önce hiç duymadığımız bilgiler verdi:

“Bildiğiniz gibi Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarım ada. Türkiye aynan avucumuza benzer. Jeolojik olarak Türkiye’nin tam ortası çökmüştür, etrafı ise denize bakan taraflar, kuzeyde Karadeniz, güneyde Toroslar, batıda Ege yüksekte kalır. Orta Anadolu en eski ve en yaşlı bölgedir. Neden burada deprem olmaz, çünkü oturmuş karadır. Haliyle ortası çöktüğü için burada kırılacak fay yoktur. Genç bir jeolojik bölge değildir. Türkiye’nin deprem bakımından en güvenli bölgesidir. Amerika, Afrika ve Avrupa’da da deprem olmaz, çünkü buralar da oturmuş karalardır. Deprem genç karalarda olur.

M.Ö. 3 binli yıllarda buralara Hititler, çökük ülke anlamına gelen “Katpatuka” ismini vermişlerdir.

Şu anda üstünde bulunduğumuz Tuz Gölü, kuzey güney istikametinde 80 km., doğu batı istikametinde 50 km.dir. Toplamda 4 bin km. kare dikdörtgen biçiminde bir alan içinde Tuz Gölü 1667 km. kare bir yüzölçümü kaplamaktadır. Van Gölü’nden sonra Türkiye’nin en büyük 2. gölüdür. Derinliği ise, ortalama 50-60 santimetredir, kış aylarında yağış olduğu zamanlarda en fazla 1 metreye çıkar.

Tuz doğal bir madendir. Tuzlar buradan tabaka halinde çıkarılır ve rafine edilerek ekonomiye kazandırılır. Çok sayıda yeraltı kaynak suları ile beslenen tuzlar ile eriyerek yüzeye çıkar. Burası çukur olması nedeniyle tam bir tektonik göldür. Türkiye’de heyelan gölleri var, örneğin Abant heyelan gölüdür.

Türkiye’de bir kaç tane daha tuz gölü vardır. Ancak çok küçük olduklarından bilinmiyorlar. Ayrıca ülkemizde 11 adet de tuz mağarası bulunuyor. Bu tuz mağaralarından kaya tuzu üretiliyor. Türkiye bu bakımdan çok şanslıdır.

Burası Türkiye’nin en büyük tuz gölüdür. Dünya’da da ünlü tuz gölleri mevcut; örneğin Amerika’da, İsrail’de ve Mısır’da var. Tuz Gölü’nde 3 milyon ton tuz üretilir. Bunun yarısı evlerde, sofralarımızda kullanılır, geri kalan yarısı endüstriyel alanda sabun, şampuan gibi ürünlerde kullanılır. Gördüğünüz gibi Tuz Gölü girişindeki tesislerde bu ürünler satılıyor.

Tuz gölü’nde 70 çeşit endemik kuş bulunuyor. Özellikle flamingolar buranın sembolüdür. Kuşlar hem buraya göçle gelirler, hem de endemik olarak bulunurlar.

Buradaki suyun çekildiğine ve eskisi kadar su olmadığı yönünde haberler çıkıyor. Aynı sorunu Abant ve Yedigöller’de de yaşıyoruz. Aslında bunun çevre köylerde ve civardaki yerleşim yerlerinde, evlere su kuyusu açılmasından kaynaklı olduğu biliniyor.

Botaş, Hirfanlı Barajı’ndan Tuz Gölü’ne, 120 km. yeraltı su boruları döşeyerek, buraya su pompalıyor. Haliyle su eksikliği böylece tamamlanmış oldu. Buradan da doğalgaz alıyorlar. 2000’li yılların başından beri bu uygulama ile su sorunu ve tuzu rafine etmekle ilgili sorun giderilmiş oldu. Normal şartlarda bu mevsimde burada olamazdık.”

Fırat Bey’in, bu anlatımlarını son derece candan, güler yüzlü, bilgi dolu ve esprili bir şekilde aktarması gezimizin başında geziye katılanlardan tam not aldı ve hepimiz Fırat Bey’in rehberliğini çok beğendik.

Ardından göl girişindeki flamingo görsellerinde fotoğraf çektik. Tuz ürünlerinden yapılmış mağazayı gezerek küçük hediyelikler aldık.

…/.

Haftaya devam edeceğim.